Değişim Ve Andan Gelenler

Değişim Ve Andan Gelenler

Değişimi ne şekilde kabul ettiğiniz, onunla nasıl başa çıktığınız aslında, yaşamda ki var oluşunuzun özü ve göremediğiniz mutluluğun anahtarıdır, nitekim içerisinde bulunduğunuz belirsizlik hali süreci nasıl yönetmek istediğinizle alakalı şekil alacaktır.
 
Nehirler de hayat gibi akar ve nehrin kıyısına adım atabilmeyi seçenler serin suları hisseder. Ancak nehirden akan su bir dakika evveli ile aynı su olmaz. Yaşam da, doğası gereği değişmeye eğilimli olduğundan, doğal akışa direnmenin esasında öze karşı direnmek olduğunu söyleyebiliriz. Peki değişim mi kalıcıdır yoksa değişim düşüncesine sahip olmak mı?
 

Değişimden neden korkulur?

Değişimden çoğunlukla korkulur, peki, korkulan değişimin kendisi mi değişimin getirecekleri midir? Devamlı akışla başa çıkmak, hayatla karşı karşıya mı kalmak demektir? Hayatın kendisi ile başa çıkabildiğini düşünenler, hayatla başa çıkanlar ve daha nicesi için adım atamayanlarla arasında olan fark nedir?
 
İnsanoğlu varlığını sürdürdüğü müddetçe kendisine göre büyüklü küçüklü birçok konuda direnç gösterir. Yorulduğu zaman da içerisindeki çocuğun büyümeden kalmasını diler.  Ancak reddetme duygusundan da geri kalmaz. Düşüncelerinde değişimin belli bir yerden sonra gereklilik olduğunu ve bunun aslında normal olduğunu kabul etmeyi ister. Sorunlarına ve düş kırıklıklarına sebep olacak olsa bile değişimi düşler ve diler.
Eğer ki her şeyin anda olduğunu ve değişimin de geçici olduğunun farkına varırsak işte o zaman süreç akar, sorun olarak görülebilecek konuların sorun olarak görülemediği bir sürece girilir.
 

Hayat akış halinde midir?

Anda yaşadığımız zorluklar, değişkenler ve sarsıntılara kadercilikle mi yaklaşmak gerekir? Mutlak teslimiyet ve kabullenme ile insan mutluluğu ve özünü yakalayabilir mi?
Değişim, düşünce sistemi ve dünya görüşünün bir bütün haline geldiği insan bedeninde, metanet duygusu, zorluklar karşısında alınan kararlar ile onlara katlanmak mıdır? 
 

Her şey değişir peki, biz de bununla değişir miyiz?

Dünya üzerinde karşılaşılan her şeyin kendince bir istikrarı var mıdır? Doğal dünya düzeninde mutluluğu yaşamak için sürece ayak uydurmak mı gerekir? Değişime karşı olan bu başkaldırış direnmekle mi ilgilidir?
Esasında kimilerine göre madalyonun diğer kısmını görmek, gerçekleri görebilmek için adeta bir gereklilik halidir.
 
Değişim takıntı hali olabilir mi? Değişimin kesintisiz bir şekilde sürmesini istemek ve beklemek taş kadar sağlam görünebilen biri için en ufak bir dokunuşta yıkıma mı yol açar yoksa… Zihnin dokunuşlarıyla berrak bir gökyüzü var yukarıda. Yıldızlar tam yerinde şimdi…
 

Kalıcı bir gerçek olan rasyonellik hali

Değişime karşı çıkmanın esas sebebi soğuk bir rasyonellik hali midir? Güzel bir hayat sürebilmek ve bu duyguyu sonuna dek neşe ile yaşayabilmek için doğru yere ilerlemek mümkün müdür? Belirsizliğin korkulan yanı inanışlarla hangi yönde ilerler? Kulağa olabildiğince duygusuz ve katı gelebilen cümlelerin altında ki olabileceklerin kaygısı illa ortaya çıktığı zaman mı görülmelidir? Doğru zamanlama ile içerisinde bulunulan sürecin anda değişmesi mümkün müdür yoksa doğru tüm gerçekliği ile orada sahneye girmeyi mi bekler…
 
Şefkat ve yakınlık; sahip olabilmekle, duygusuz kalabilmenin arasında yer alan tatlı duygu halidir. İnancın ya da düşünce gücünün sunduğu canlandırıcılar, değişimin kahramanı olmayı sağlayabilir mi? Her dokunduğunuzu değiştirin çünkü değiştirdiğiniz her ne ise siz de onunla beraber değişimi kucaklarsınız. Hayat anda ve akışta devam ederken sonsuzluk birleşir ve büyür…
 
Dokunduğum an değişiyor ve ben an ile değişiyorum… Geriye kalansa değişimin kendisi oluyor…
Şimdi, şu anda değil, ileride ve ne olursa olsun.. Kontrolümüzdeki durumlarla kontrolümüz dışındakilerin ayrımını kalın bir kalemle çizebildiğimiz zaman sakinlik ve rasyonellik gelecek…
 
Sürece odaklanabilmek, öğrenmeye devam etmek ve çekişmeyi durdurmamak asıl deneyimleri sunacak… 
Sarıldığımız müzik notalarından anı anına dokunan dudaklarımıza…

Yorum Bırak (Mail Adresiniz Görünmeyecektir.)

Security Code