Besin olarak demir yiyen bakteri türü keşfedildi. Yeni araştırmalar demir yiyen bakteri keşfini açıkladı. Titanik’i yiyen bakteri olarak da adlandırılan bu canlı türü hakkında merak edilenler…
Kemosentez yapmak adına kaynak olarak manganez kullanan bakteri keşfedildi. Bu bakteri, içme suyu dağıtım kanallarında manganez oksit meydana gelmesi durumuna da açıklık getirmiş oluyor.
Kaliforniya Teknoloji Enstitüsü’nde gerçekleştirilen manganez odaklı deneylerde görev alan mikrobiyolog Jared Leadbetter, tesadüfen beslenmek için metal yiyen bakteri keşfetti. Bu keşif sayesinde bir çok oluşum da açıklanabilir bir hale gelecek.
Ancak detaylı bir şekilde bakıldığında manganez ‘tüketen’ bu bakterinin dışında da bakteriler bulunuyor. Ancak bu yeni keşfedilen bakterinin diğer bakterilerden farkı manganezi, kemosentez aşamasında yakıt olarak kullanması ardından geriye manganez oksit meydana getirmesi.
Manganez yiyen bakteri türü keşfedildi
Bilim insanları, bu tip bir bakterinin olduğuna dair çeşitli teoriler bulmuş olsalar da bu zamana kadar somut bulgular ortaya konamamıştı. Leadbetter, yayınlanan makalesinde bu bakterinin mevcut durumdaki su borularındaki gizemi de aydınlatabileceği üzerinde duruluyor.
İlginizi çekebilecek diğer yazılarımız:
Manganez oksitin bulunduğu ve içme suyu şebeke sistemlerini tıkadığı ancak bu tıkanıklığa yol açan manganez oksitin nasıl ortaya çıktığı bilinmiyordu. İşte su borularında biriken manganez oksit sebebi de bu bakteri sayesinde ortaya çıkmış oldu. Bilim insanları manganezi kaynak olarak kullanan bakteriye dair somut bir delil olmasa da bu araştırmaların daha eskiye dayandığı ifade ediliyor.
Metal Yiyen Bakteri Bulundu
Bilim İnsanları; alüminyum yüzeyleri antibakteriyel yapan bir yöntemi de yakın zamanda keşfetti.
Bilim insanları, bu keşfin okyanus tabanındaki manganez yapılarını da ifade etme konusunda yardımcı olduğunu dile getirirken, bakteri kolonilerinin manganez yapılarının meydana gelişine yardımcı olabileceğinin de altını çizmiş oldu. Bunun yanı sıra madencilik faaliyetleri ise manganez yapılarının bütünlüğünü bozmadan söz konusu bölge üzerinde daha çok araştırma yapılmasına ihtiyaç duyulduğunu da belirtti.